Çeşitli Dualar

Bir Şeyin Zararından Korunmak İçin Okunacak Duâ

بِسْمِ اللّٰ الذَِّي لَيضَُرُّ مَعَ اسْمِهِ شَيْءٌ فِي الْرَْضِ وَلَفِي السَّمَاءِ وَهُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمِ

Bi’smillâhi’llezî lâ-yedurru me‘a’smihî şey’ün fi’l-‘ardı velâ fi’s-semâi ve hüve’ssemî‘ u’l-alîm.

Manası

İsmiyle yerde ve gökte hiçbir şeyin zarar veremeyeceği Allâh’ın adıyla. O, hakkıyla işiten ve her şeyi bilendir. (Tirmizî)

Bu duâ sabah akşam üç kere okunursa okuyana bir şey zarar vermez.

RESÛLULLÂH (S.A.V.) EFENDİMİZ’İN ENES İBN-İ MÂLİK (R.A.)’NE TA’LÎM BUYURDUKLARI HIFZ DUÂSI

Abdullâh bin Ebân Es-Sekafî dedi ki:

Bir gün Haccâc bin Yusuf, Enes bin Mâlik (r.a.)’i ararken bana karşı geldi. Kendini benden gizlemeğe çalışıyordu. Ben atımla birlikte yürüyerek Enes bin Mâlik (r.a.)’e vardım. Gördüm ki o, evinin kapısı önünde ayaklarını uzatmış oturuyordu. Ben dedim ki:

– “Kalk, Emiru’l-Mü’minîn’e cevab ver.”

Dedi ki:

– “Hangi Emiru’l-Mü’minîn’e?”

– “Ebû Muhammed Haccâc’a (yani Haccâc-ı Zâlim’e)” dedi ki:

– “Şeksiz ve şübhesiz bilesin ki Allâh onu zelîl kılmıştır. Çünkü azîz kimse Allâh Azze ve Celle’ye taât ve itâatle azîz olan kimsedir. Zelîl de Allâh’a isyanla zelîl olan kimsedir. Sözünü ettiğin arkadaşın şübhesiz azmış, bayağılaşmış, haddi aşmış. Kitâb ve Sünnet’e muhâlefet etmiştir. Vallâhi Allâh ondan intikam alacaktır.” Dedim ki:

– “Sözü kısa kes ve Mü’minlerin emirine cevâb ver.” Bunun üzerine Enes (r.a.) kalktı. Berâberce Haccâc’ın yanına vardık.

Haccâc dedi ki:

– “Enes bin Mâlik sen misin?”

– “Evet.”

– “Bize bedduâ eden ve ağır söyleyen sen misin?”

– “Evet.”

– “Bu nedendir?”

– “Bu, senin Allâh’a âsî, Peygamberinin sünnetine muhâlif olman, Allâh’ın düşmanlarını i’zâz, Allâh’ın dostlarını tezlîl etmiş olmandandır.”

– “Benim sana ne yapmak istediğimi biliyor musun?”

– “Hayır.”

– “Seni en kötü bir şekilde (işkenceyle) öldürmek istiyorum.”

– “Eğer bunun senin elinde olduğunu bilseydim, Allâh’dan başka sana da kulluk ederdim.” Haccâc:

– “Niçin?” dedi. Enes bin Mâlik (r.a.):

– “Şunun için ki, Resûlullâh (s.a.v.) bana bir duâ öğretmiş ve demişdir ki: “Kim her sabah bu duâyı okursa hiç kimse ona zarâr veremez” bilmelisin ki bu duâyı ben bu sabah da okudum.” Haccâc: “Onu bana da öğret.” Enes (r.a.):

– “Sen hayatta iken onu herhangi bir kimseye öğretmekten Allâh’a sığınırım.”

Haccâc yanındakilere emir verdi:

– “Enes’i serbest bırakın.” Haccâc’ın perdedârı dedi ki:

– “Bugün filân ve filânı da celbetmemiz lâzım, bunu nasıl serbest bırakabiliriz?”

Haccâc:

– “Ben O’nun omuzlarında ağızlarını açmış iki arslan gördüm ve çok korkdum” dedi.

Sonra Enes (r.a.) hâlet-i ihtizâra (vefât etmek üzere iken) gelince bu duâyı bazı ihvânına öğretti. O büyük duâ şudur:

 ihvânına öğretti. O büyük duâ şudur:

بِسْمِ الّٰلِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ بِسْمِ الّٰلِ خَيْرِ الَْسْمَاءِ بِسْمِ الّٰلِ رَبِّ الَْرْضِ وَالسَّمَاءِ، بِسْمِ اللّٰ الذَِّي لَيضَُرُّ مَعَ اسْمِه شَيْء فيِ الَْرْضِ أَذٰى. بِسْمِ الّٰلِ الْكَافِي، بِسْمِ الّٰلِ الْمُعَافِي، بِسْمِ اللّٰ الذَِّي لايَضَُرُّ مَعَ اسْمِهِ شَيْءٌ فِي الَْرْضِ وَلَفِي السَّمَاءِ وَهُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمِ. بِسْمِ الّٰلِ عَلٰى نَفْسِي وَدِينِي، بِسْمِ الّٰلِ عَلٰى أَهْلِي وَمَالِي، بِسْمِ اللِّٰ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ أعَْطَان۪ى رَبِّيَ اللُّٰ أكَْبَرُ اَللُّٰ أَكْبَرُ اَللُّٰ أَكْبَرُ، أَعُوذُ بِاللِّٰ مِمَّا أَخَافُ وَأَحْذَرُ، اَللُّٰ رَبِّي وَلٓ أُشْرِكُ بِهِ شَيْئًا، عَزَّ جَارُكَ وَجَلَّ ثَنَاؤُكَ وَتقََدَّسَتْ أسَْمَاؤُكَ وَلَ إِلٰهَ غَيْرُكَ الَلّٰهُمَّ إِنيِّ أعَُوذُ بِكَ مِنْ كُلِّ جَبَّارٍ عَنِيدٍ وَشَيْطَانٍ مَرِيدٍ وَمِنْ قَضَاءِ السُّوءِ وَمِنْ شَرِّ نَفْسِي وَمِنْ كُلِّ دَابَّةٍ أَنْتَ ءَاخِذٌ بِنَاصِيَتِهَا، إِنَّ رَبِّي عَلٰى صِرَاطٍ مُسْتَقِيمٍ. اَللّٰهُمَّ كَمَا لَطَفْتَ فِي عَظَمَتِكَ دُونَ اللُّطَفَاءِ، وَعَلَوْتَ 242 بِقُدْرَتِكَ )بِعَظَمَتِكَ( عَلٰى الْعُظَمَاءِ، وَعَلِمْتَ مَا تَحْتَ أَرْضِكَ كَعِلْمِكَ بِمَا فَوْقَ عَرْشِكَ، وَكَانَتْ وَسَاوِسُ الصَدْرِ كَالْعَلَنِيَةِ عِنْدَكَ، وَعَلاَنِيَةُ الْقَوْلِ كَالسِّرِّ فِي عِلْمِكَ، وَأَنْقَادَ كُلُّ شَيْءٍ لِعَظَمَتِكَ، وَخَضَعَ كُلُّ ذِي سُلْطَانٍ لِسُلْطَانِكَ، وَصَارَ أَمْرُ الدُّنْيَا وَالَْخِرَةِ كُلُّهُ بِيَدِكَ، اِجْعَلْ لِي مِنْ كُلِّ هَمٍّ وَغَمٍّ أَصْبَحْتُ وَأَمْسَيْتُ فِيهِ فَرَجًا وَمَخْرَجًا. اَللّٰهُمَّ إِنَّ عَفْوَكَ عَنْ ذُنُوبِى، وَتَجَاوُزَكَ عَنْ خَطِيئَتِى، وَسَتْرَكَ عَنْ قَبِيحِ عَمَلِى، أَطْمَعَنِى أَنْ أَسْئَلَكَ مَالَ أَسْتَوْجِبُهُ عَلَيْكَ وَ مِمَّا قَصُرْتُ فِيه۪، اَدْعُوكَ اۤمِناً، وَأَسْئَلُكَ مُسْتَأْنِسًا وَإِنَّكَ لَمُحْسِنٌ إِلَيَّ، وَأَنَا الْمُسِئُ إِلَى نَفْسِى فِيمَا بَيْنِى وَبَيْنَكَ، التوََّدُّدُ مِنْكَ بِالنِعَّمِ مَعَ غِناَكَ عَنِىّ، وَاتَبََغضَُّ اِليَْكَ بِالْمَعَاص۪ي، فَلَمْ أَرَ مَوْلًى كَرِيمًا أَعْطَفُ مِنْكَ عَلَى عَبْدٍ لَئِيمٍ مِثْل۪ى، وَلَكِنَّ الثِّقَةَ بِكَ حَمَلَتْنِي عَلَى الْجُرْأَةِ عَلَيْكَ، فَأَسْئَلُكَ بِجُودِكَ وَ كَرَمِكَ وَإِحْسَانِكَ وَطَوْلِكَ أَنْ تُصَلِّيَ عَلٰى مُحَمَّدٍ وَالِۤهِ وَأَنْ تَفْتَحَ ل۪ى بَابَ الْفَرَجِ بِطُولِكَ وَتَحْبِسَ عَنّ۪ى بَابَ الْهَمِّ بِقُدْرَتِكَ، وَلَتَكِلْن۪ى إِلَى نَفْس۪ى طَرْفَةَ عَيْنٍ فَاَعْجَزَ، وَلَ إِلَى النَّاسِ فَأَضِيعَ. بِرَحْمَتِكَ يَاأَرْحَمَ الرَّاحِمِينَ. امِٓينَ

Bi’smillâhi’r- rahmâni’r- rahîm.

Bi’smillâhi hayri’l- esmâi bi’smillâhi rabbi’l- ‘ardı ve’s- semâi bi’smillâhi’llezî lâ-yedurru me‘a’smihî şey’ün fil ardı âzâ bismillâhi’l- kâfî bi’smillâhi’l-mu‘âfî.

Bi’smillâhi’llezî lâ-yedurru mea’smihî şey’ün fil ardı velâ fi’ssemâi vehüve’s-semî‘u’l- alîm.

Bi’smillâhi ‘alâ nefsî ve dînî, bi’smillâhi ‘alâ ehlî ve mâlî, bi’smillâhi ‘alâ külli şey’in a‘tânî rabbî Allâhü Ekber Allâhü Ekber Allâhü Ekber e‘ûzü billâhi mimmâ ehâfü ve ahzeru’llâhü rabbî velâ-üşrikü bihî şey’en ‘azze câruke ve celle senâüke ve tekaddeset esmâüke velâ-ilâhe ğayruke.

Allâhümme innî e‘ûzü bike min külli cebbârin ‘anîdin ve şeytânin merîdin ve min kadâi’s- sûi ve min şerri nefsî ve min külli dâbbetin ente âhizün bi-nâsıyetihâ enne rabbî alâ sırâtın müstekîmin.

Allâhümme kemâ letafte fî ‘azametike dûne’l- lutefâi ve ‘alevte bi-kudretike (bi‘azametike) ‘ale’l- ‘uzemâi ve ‘alimte mâ tahte ‘ardıke ke-‘ılmike bimâ fevka ‘arşike ve kânet vesâvîsü’s- sadri ke’l-‘alâniyeti ‘ındeke ve ‘alâniyetü’l- kavli ke’s-sirri fî ‘ılmike ve enkâde küllü şey’in li-‘azametike ve hada‘a küllü zî sultânin li-sultânike ve sâra emru’d- dünyâ ve’l- âhireti küllühû bi-yedike ic‘al lî min külli hemmin ve ğammin esbahtü ve emseytü fîhi ferecen ve mahracen.

Allâhümme inne ‘afveke ‘an zünûbî ve tecâvüzeke ‘an hatîetî ve setreke ‘an kabîhi ‘amelî etmı‘nî en es’eleke mâlâestevcibühû ‘aleyke ve mimmâ  kasurtü fîhi ed‘ûke âminen ve es’elüke müste’nisen ve inneke le-muhsinün ileyye ve ene’l- musîü ilâ nefsî fîmâ beynî ve beyneke’t- teveddüdü ileyke bi’n-ni‘ami me‘a ğınâke ‘annî ve etebeğğadu ileyke bi’l- ‘amâsî felem-era mevlen kerîmen a‘tafu, minke ‘alâ ‘abdin leîmin mislî velâkinne’s- sikate bike hameletnî ‘ale’l- cür’eti ‘aleyke fe-es’elüke bi-cûdike ve keremike ve ihsânike ve tûleke en-tüsalliye ‘alâ Muhammedin ve âlihî ve en-tefteha lî bâbe’l- fereci bi-tûlike ve tahbese ‘annî bâbe’l- hemmi bi-kudretike velâ-tekilnî ilâ nefsî tarfete ‘aynin fe-u‘ceze velâ ile’n- nâsi, fe-üdî‘a bi-rahmetike yâ erhame’r- râhimîne. Âmîn.

Türkçe Anlamı:

İsimlerinin en hayırlısı Allâh’ın adıyla başlarım. Göklerin ve yerin Rabbi Allâh’ın adıyla başlarım. O’nun isminin olduğu yerde, yeryüzünde hiçbir şeyin zarar ve eziyet edemeyeceği Allâh’ın adıyla başlarım. Her şeye yeten Allâh’ın adıyla başlarım. Affeden Allâh’ın adıyla başlarım.

İsminin anıldığı yerde, yerdekilerden ve göklerdekilerden hiçbir şeyin zarar vermeyeceği Allâh’ın adıyla başlarım. O çok bilen ve işitendir. Nefsim ve dînim için Allâh’ın adıyla başlarım. Âilem ve malım için Allâh’ın adıyla başlarım. Bana her şeyi veren Allâh’ın adıyla başlarım. En büyük Allâh’tır. Korktuğum her şeyden en büyük Allâh’a sığınırım. Rabbim Allâh’a karşı son derece dikkatli davranır ve ona hiçbir şeyi ortak koşmam. Sana yakın olan azîz olur. Senin övgün ne yücedir. Senin isimlerin çok mukaddestir. Senden başka ilâh yoktur. Ey Allâh’ım her inatçı zalimden, âsî şeytandan, yalnış hüküm vermeden, nefsimin şerrinden ve Senin kontrolünde olan bütün canlıların şerrinden Sana sığınırım. Muhakkak ki Allâh doğru yolun sahibidir. İhsan sahiplerinin üzerinde azametiyle lütuf sahibi olan Allâh’ım! Kudretinle hükümdarların üzerinde hükümrân olan Allâh’ım! Yerin altında olanları, arşın üstünde olanları bilen Allâh’ım! Gönlümdeki vesveseleri apaçık bilen, apaçık olan şeyleri ilmindeki sırlar gibi bilen Allâh’ım! Senin azâmetin önünde her şeyin boyun eğdiği Allâh’ım! Saltanâtına tüm sultanların boyun eğdiği Allâh’ım! Dünya ve âhiretin saltanâtı elinde olan Allâh’ım! Sabah akşam bana isabet eden üzüntü sıkıntı ve kederlere karşı bana rahatlık ve çıkış yolu nasîb eyle.

Ey günâhlarımı affeden, hatâlarımı görmezden gelen ve kötü amellerimi örten Allâh’ım! Sana saygıda kusûr etmeden Senden istemeyi bana nasîb eyle. Hatâ ettiğim husûslarda Senin rahmetine güvenerek sana dua etmeyi bana nasîb eyle. Ben kendime kötülük ederken sen bana ihsân etmektesin. Ben isyanlarla senin buğzunu hak ederken Sen ni‘metlerle bana ihtiyâcın olmadığı halde aramızda sevgiyi yaratmaktasın. Benim gibi kusurlu bir kula Senden daha şefkatli daha merhametli bir dost görmedim. Buna rağmen sana olan güvenim senden istemeğe cesâretlendirdi beni. Cömertliğin, ihsanın, ikrâmın, zenginliğin hürmetine. Hz. Muhammed (s.a.v.)’e ve âline salât etmeni istiyorum. Kudretiyle bana salâh kapılarını açmanı, keder kapılarını kapamanı istiyorum. Ey merhametlilerin en merhametlisi olan Allâh’ım! Rahmetinle kudretinle göz açıp kapayıncaya kadar beni nefsime ve insanlara bırakma. Çünkü ben âcizim ve hüsrâna uğrarım.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu